Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şeb

Kudüs, bir mucizeye tanık. Ekseriyetin bağrı yanık. Bizleriz dünya mahkemesinde sanık, Bekleriz eller bağlı, başlarda sarık. Ve yine bizleriz, Peygamber'e âşık. O'dur Sahib-i Kerem. Dosdoğru olursak, Kalmayacak muhakkak bir elem. Yanlışın kendisiyiz aslen. Bu halden ayrılmalı, Hakikati çizmeliyiz resmen. Başlamalıyız temizliğe kendimizden, Hem ruhen, hem manen. Eninde sonunda yıkayıp giydirecekler bir kefen. Temizlen insan evladı, o gün gelmeden! Olmaya gayret etmeliyiz biz de bir eren. Yorgunluktan yakınma artık sen. Gidenlerle git de dinlen, Çünkü olmadı daha dönen, Demek ki birçoğu pek memnun yerinden. Necip Fazıl Kısakürek ne der? Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? Sonsuzluğa giden yolculuktandır bu kelâm, Oradakilere ver benden de bir selam. Velhasıl kelam, Kavuşacağımız günü bekleriz sabırla vesselam...

Kargaşa

    Aslında başını yastığa koyunca başlıyordu her şey. Bir gayesizlik içerisinde gibi, ne yapması gerektiğinin farkında lakin yapma hevesine sahip değildi. Ne yazık ki.    Günler birbirini kovalarken, içindeki bu arzusuzluk gitgide artıyordu sanki. Hep böyle olacak değildi, ipin ucunu bir yerden tutacaktı illaki. Nefesi dahi sayılıydı alıp vermiş olduğu, ama niçin yaşadığını unutmaya yüz tutmuştu. İçinde bulunduğu bu dert acep nedendi? İçindeki kaygılar, ne yapacağını bilmez bu tavırlar, geleceği ya da sevdiği için miydi? Halbuki bir sevdiği var mıydı onu da bilmiyordu ya. Aklındaki soru işaretleri peşini bırakmıyordu. Belki de bırakamıyordu. Buna en çok neden olan da oydu -kendisi tabii ki-. Kafaya her şeyi bu kadar takarsa olucağı da buydu. Sahi, niye böyleydi? Değişmesi mi gerekiyordu yoksa? Tüm bunlar, hayata daracık bir pencereden bakmanın vermiş olduğu rahatsızlıklardı, bana kalırsa. Kendini bu halden çekip almak da ona kalmıştı. Oturup, boş koymakta. Belki de istiyordu bu monoto

Âşk-ı Mübrem

Her sabah seni semada arıyorum, Bunun için evvela kalkıyorum, Ne üşeniyor, ne de utanıyorum,  Sevmek bu olsa gerek.  İçimde hep sana rastlıyorum, Ne zaman kavuşacağız merak ediyorum. Karanlığa kaldım, aydınlığını bekliyorum.  Sevmek bu olsa gerek.  Ben sana on adım geliyorum, Bir adım gelmeni bekliyorum. Gelmesen de mühim değil,  Sevmek bu olsa gerek.  Seni sayıklıyorum rüyalarımda, Ve dahi mısralarımda. Hep sen varsın aklımın uçsuz bucaklarında, Eksik parça tamamlandı sonunda.  İçimde hep rastladığım, Her sabah onun için uyandığım, Ve ben ona bir adım gitsem, bana on adım Gelecek olan birini tanıyorum, O, bana benden yakın.  Sevmek bu olsa gerek, Sanma saydaklarımdan ibaret.  Mutlak tokluk için, Önce ruhu doyurmak gerek. Korkuya lüzum yok, Değil bu âşk-ı zemberek.  Bunun için yanıp tutuşmak gerek, Kendi aydınlığını bulana dek.  En acısı da bu yolu kaybetmek, Bu âşktan, her insanın bir defa tatması gerek...

Ortalık Benden Geçilmiyor.!?

Ortalık da benden geçilmiyor. Her tarafta aynı surat, bitap. Ağzımda limoni bir tat. Herkes yorgun ve yarını meçhul. Bir tek inananlar mutlu. Nice yarınlara umutlu. Çünkü, sorumluluklarına sorumlu. Ne yapmasını bilen, Kendiyle çelişmeyen. Her çeşitten insan dolu etraf. Ve gözyaşları aynı fark etmeksizin bir taraf. İnanan da inanmayan da hepsi etten kemikten bir zat. Herkes aynı, Yok ki kimsenin kimseden bir farkı. Ortalık benden geçilmiyor resmen. Var mı insanlığı çizebilen resmen? Farklı insanlarla dolu her taraf. Kimisi bertaraf ve kimisi daha yeni doğmuş saf. Kimisi insanlara sarraf, kimisi altınlara. Derman olur bazısı hastalara. Gitmez misin hiç doktora? İçimizden gelir aslında onlarda. İnsandır, insanı insan yapan. Ve yine insandır, insanı insana kırdıran. Ortalık benden geçilmiyor gibi. Ben kimim peki..?